Haber Detayı
2025-03-03 00:21
Türk futbolu nereye gidiyor?

Türk futbolu ve kendini geliştirmeyen Türk teknik adamlar ile bu kadar olur.

Türk futbolu nereye gidiyor?

Türk futbolu ve kendini geliştirmeyen Türk teknik adamlar ile bu kadar olur.

Buraya kadar tamam da, futbolcu ve yöneticileri bunun dışında mı?

Hayır…

Yönetici ve futbolcular da içinde.

Hatta hakemler…

Ve biz basın mensupları…

TFF ve kurulları da içinde.

Baş aktör kim diyebilirsiniz?

Baş aktör hiç tereddütsüz TFF ve iki büyük kulüp.

Hangi kulüpler olduğunu zaten herkes biliyor.

TFF ne teknik adam yetişmesinde ne de yöneticilerin çizgilerini belirlemede adil davranmıyor.

Anadolu takımlarına ağır yaptırımlar uygularken, büyükler diye tabir ettiğimiz takımların başkanlarına aynı hassasiyeti gösteremiyor.

Anadolu ve alt lig takımlarının hocalarına hiç acımadan cezayı basarken, büyükler diye tabir ettiğimiz takımların teknik direktörlerine aynı cezayı veremiyor.

Federasyon Başkanı ben mi ceza veriyorum diyebilir…

Ama tahkim ve disiplin kurullarındaki hukukçu görünümündeki “taraftarlar” ceza verirken görevini hakkıyla yapmıyorlar.

Varsa yoksa İstanbul’dan hukukçular…

Anadolu’dan tarafsız hukukçulara görev vermek çok mu zor?

Evet, çok zor…

Neden mi zor?

Çünkü her hukukçunun arkasında bir kulüp var. O kontenjandan gelmiş ve onların haklarını savunmayı vaz geçtim. Haklı olmadıklarında bile onları savunmak sporun hangi ruhuna uyuyor.

Spor barış ve kardeşlik değil miydi?

İlla ki, birilerinin canı mı yanması lazım? Bu kadar kirli bir oyunun neresi spor Allah aşkına?..

Teknik adamlarımız maç sonu yaptıkları açıklamalarla olayları daha da körüklüyorlar… Yöneticiler zaten bu işin baş mimarı ateşin körükleyicileri…

Sporcular da yönetici ve teknik adamlara uymaya başladılar…

Olayları görmeyecek olan benim de içinde bulunduğum tarafsız medya ise, spor yazarı dediğimiz amigo yazarlar da olmayanı bile yazabiliyorlar.

Doğrusunu söylemek gerekirse, hiç bu kötü açıklamaları görmeyelim diyen birine de denk gelmedim.

Herkes kazanmaya göre konuşma metnini hazırlıyor.

Türk futbolunun marka değeriymiş, Türk halkının ahlaki değerleriymiş kimin umurunda… Spor barış, kardeşlik ve sportmenlikmiş hiç kimsenin umurunda bileş değil.

 

*** *!** ***

 

500 milyon Euroluk iki takımın derbi mücadelesini izledik.

Orta hakem yabancı, VAR hakemi yabancı...

Biz kendi hakemimize güvenemeyecek miyiz?

280 Bin TL verip maça gelenleri biliyorum. Peki, bu kadar paralar verip maça gelen insanlar ne izlediler.

Koskocaman bir hiç…

Ne futbol ne de dostluk. Ama maç sonu savaştan çıkılmış gibi açıklamalar yaptılar. Kimin hakkı yendi ki? Hiç kimsenin hakkı yenmedi, öyleyse bu açıklamalar neyin nesi?

Türk futbolunu elbirliği ile bitirmişiz de haberimiz yokmuş meğer...

 

*** *** ***

 

Bence bu işe artık devlet el atmalı…

Bu gidiş hiç iyi bir gidiş değil.

İki sezondur futbolun üzerinde kara bulutlar dolaşıyor. Bunun da müsebbipleri belli. Büyük olaylara gebeyiz.

Olaylar çıktığında bu insanlar sanki suçsuzmuş gibi çıkıp başkalarını suçlayacaklar. Pişkin pişkin açıklamalar yapıp, dostluk, kardeşlik ve centilmenlikten bahsedecekler… 

Yazık, hem de çok yazık…

Belki de herkesin düşündüğü ancak dillendiremediğini ben söyleyeyim.

Acaba demiyorum, direk söylüyorum. Futbol üzerinden ülkemizde oyunlar mı oynanıyor?

Bunu da devletimiz çözmeli…

Başkanlara, yöneticileri, teknik adamlara, yorumculara ve “SKOR” yazarlarına bir ayar vermek lazım.

Hem de çok ivedilikle. Çünkü yarın çok geç olabilir…

 

*** *** ***

 

Gelelim MHK’ye…

Türkiye’de ne kadar hakem olduğunu tam olarak bilmiyorum.

Ortalama haftada profesyonel liglerde 100 civarında maç oynanıyor.

Eğer bu hakem arkadaşlar biraz dik durabilselerdi, bu hafta maçlarda mazeret bildirip görev almasalardı ne kaybederlerdi?

Bu kadar aşağılanan bir camianın fertleri olarak dik duramadınız maalesef…

Şunu diyebilirsiniz;

“Kim dik durdu ki biz duralım”

Hiç kimse dik durmasa bile siz dik durmalıydınız.

Gelen hakemin sizden neyi fazlaydı, hangi kritik karar oldu maçta?

Ama bizim futbolcularımız da yerli hakem olsaydı yerlerdi hakemi.

Biz bizden olana saygı göstermeyiz?

Dünyanın sayılı hakemlerinden Cüneyt Çakır Türkiye’de maç yönetirken hep suçladık…

Ondan daha iyisi var mı?. Hep birlikte yedik bitirdik, gerisini siz düşünün.

Şimdi nerede?

Birçoğu bilmiyordur, ben biliyorum.

Gürcistan Futbol Federasyonu Hakem Kurulu Başkanlığı yapıyor.

Çakır’ın ayrıca Rusya ve Suudi Arabistan hakem kurullarında da danışmanlık görevleri var.

El birliği ile biz yedik bitirdik adamı. Ondan sonra da, Avrupa’dan yıllığı milyon dolarları bulan paralarla eğitmen getiriyoruz.

 

*** *** ***

 

Gelelim teknik adamlara…

40 yılı aşkın bir süredir bu mesleğin içindeyim.

40 yılda kendini geliştiren teknik adam sayısı üçü beşi geçmiyor. Zaten onlar da başarılı işlerde imzası olan hocalarımız.

Fatih Terim, Mustafa Denizli, Şenol Güneş’i sayıyoruz. Doğru okuyoruz üç kişi, tersten okuyoruz üç kişi…

Bunların dışında birçok teknik adamın var ki, yabancı dili bile yok. Hatta dile yabancılar.

Bunların dışındaki gözlemlerime göre söylüyorum.

Türkiye’de beğendiğim hocalar İlhan Palut, Samsunspor Teknik Direktörü Thomas Reis, Göztepe Teknik Direkötrü Stanimir Stoilov, Bodrum FK Teknik Direktörü Jose Morais, Kayserispor Teknik Direktörü Sergej Jakirovic’i takip ediyor ve başarılı buluyorum.

Yurt dışına giden hocalarımız karnesi ise ortada.

Türkiye’de 99 puan toplayan İsmail Kartal, İran’da 7 maçta 2 galibiyet 3 beraberlik 2 mağlubiyet aldı.

Fatih Terim’in Arabistan karnesi ise, 11 maç 6 galibiyet 1 beraberlik 4 mağlubiyet.

Hikmet Karaman Moldova’da 5 maç 4 galibiyet 1 mağlubiyet.

Mehmet Topal ise Romanya’da ilk yarıyı tamamlayamadı 24 maçı çıktı.

Bu maçlardan 8 galibiyet 11 beraberlik 5 mağlubiyet ile ayrıldı.

Nuri Şahin 27 maçta 12 galibiyet 4 beraberlik 11 mağlubiyet.

İrfan Buz’un Bosna Hersek Ligi’nde 18 maçta 7 galibiyet 5 beraberlik 6 mağlubiyeti var.

Muhsin Ertuğral Güney Afrika’da 10 maçta 3 galibiyet 1 beraberlik 6 mağlubiyet alırken, Alpaslan Erdem Kuzey Makedonya’da 13 maç 6 galibiyet 2 beraberlik 5 yenilgi aldı.

Başarıları varsa tablo ortada.

Ben bir başarı göremiyorum. Futbolun dışına çıktığımızda Ergin Ataman’ı sayabiliriz.

Birçok hoca zaten kendini geliştiremiyor.

Lisan eksikliğini ilk sırada sayabiliriz...

Gurbetçi futbolcularımızda lisan sıkıntısı pek yok.

Ülke milli takımı çalıştıran hoca sayısına baktığımızda ise, koskoca 85 milyonluk ülkemizden sadece tek bir Türk hoca görebiliyoruz…

Belki de, futbol dünyasını yakından takip edenler dışında, birçoğu onu tanımıyordur bile…

Bilmeyenler için söyleyeyim, daha önce Moldova A Milli Takımını ve şimdi de Kenya A Milli Futbol Takımını çalıştıran Teknik Direktör Engin Fırat..

 

*** *** ***

 

Ülke milli takımı çalıştırmak büyük bir bilgi, beceri, yetenek, cesaret ve lisan işidir.

Hem iyi bir eğitim alacaksınız, hem de iyi bir lisana sahip olup, dünya futbolunu yakından takip edeceksiniz.

Bu saydıklarımın hepsi de Engin Fırat’ta fazlasıyla mevcut.

Eğitimini Almanya’da almış, Türkiye’de de çalışmış, Avrupa’da Asya’da ve Afrika’da 3 kıtada çalışmış bir hocadan bahsediyorum.

Engin Fırat, Türkiye’de 25 yıl önce Werner Lorant ile Fenerbahçe’de yardımcı hocalık yapmış. Sonrasında K.Erciyes ve Sivas’ta da yardımcı hocalık yaptıktan sonra yurt dışına gitmiş bir isim. Yurt dışı serüveninde çalıştığıı takı ve ülkeleri de şöyle; Ahlen (Almanya - Yrd. Antrenör), Incheon United (G.Kore - Yrd. Antrenör), İran Millî Futbol takımı ((Yrd. Antrenör), Sepahan (İran –Teknik Direktör), Gostaresh (İran- Teknik Direktör), Saipa (İran - Teknik Direktör).

Daha sonra Moldova A Milli Takım Teknik Direktörü ve şimdi de Kenya A Milli Takım Teknik Direktörü olarak görev yapıyor.

Gittiği yerlerdeki başarılarıyla spor adamlarının dikkatini çekiyor. Geçtiğimiz sezon Hatayspor istedi ama anlaşamadılar. Çünkü Engin Fırat prensipleri olan birisi. Almanca ve İngilizceyi çok iyi derecede biliyor. İspanyolcaya da az da olsa konuşuyor. Dünya futbolunu çok iyi takip ediyor. Şu anda da Arabistan, İran ve Katar’dan teklifler var. Bir ülke milli takımından da teklif almış durumda.

Ama Türk hoca olmasına rağmen Türkiye’den bence yeterli ilgiyi görüp, teklif alamıyor.

Bizim kulüp başkanlarının hep aynı isimlerde ısrar etmeleri, hocaların da kendilerini geliştirememeleri neticesinde Türk futboluna da katkıları yok denecek kadar az oluyor. Engin Fırat gibi özel bir teknik adamı da Süper Ligde görme dileklerimi iletiyor, ‘Ramazan-ı şerif’inizi kutluyorum.

 

Etiketler: sporvitrini.com, Mustafa Karagöl, spor, futbol, Türk futbolu