Haber Detayı
2022-11-13 04:55
Atatürk hangi takımı tutuyordu?

Başta ölüm yıldönümleri olmak üzere çeşitli vesilelerle sevgi, saygı ve özlemle andığımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk, hiç tartışmasız sadece Türkiye’nin değil, dünyada 20. ...

Atatürk hangi takımı tutuyordu?

Başta ölüm yıldönümleri olmak üzere çeşitli vesilelerle sevgi, saygı ve özlemle andığımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk, hiç tartışmasız sadece Türkiye’nin değil, dünyada 20. yüzyılın büyük önderlerinden biriydi. Ancak sporla ilgisi sınırlıydı. Bu alandaki her durum abartılıyor ama en yoğun ilgiyi gösterdiği Güneş Kulübü’yle ilgili gerçeklerin üstü örtülmeye çalışılır. Anlamsız bir çabadır ama bizde çok yaygındır böyle şeyler.

Atatürk’ün çocukluğundan tutun da gençlik yılları, askerlik ve cumhurbaşkanlığı dönemlerinde sporla uzun boylu ilgilenebildiğini söyleyebilmek zordur. Bu da kendisinden çok içinde bulunduğu dönem ve süreçlerin getirdiği bir durumdur. Gerçi doğum yeri olan Selanik, imparatorluğun modernliğe ve dolayısıyla spora en yakın olduğu kentlerden biridir ama Mustafa Kemal bunu yaşayamaz. Askeri okul yıllarında da sınırlı beden eğitimi çalışmaları dışında böyle bir şansı olmaz.

Cumhuriyetin kurulması sonrasında artık ülkenin önderi olarak hemen her işin sorumlusu durumundadır ve biraz da bu yüzden sporla ilgilenme imkanı çok sınırlı kalır. 1924 Paris Olimpiyat Oyunlarına sporcu gönderilmesi yolunda maddi imkanların zorlanması, konuya bakışını en iyi anlatan durumdur denilebilir. Olimpiyat, çağdaş dünyanın en önemli spor etkinliğidir ve genç Türkiye Cumhuriyeti de burada yer alacaktır.

Atatürk’ün spora olan ilgisi ve sevgisi kapsamında, 1931 yılında Kurtdereli Mehmet Pehlivanın ödüllendirilmesi, 1936’da ilk olimpiyat madalyamızı kazanan Yaşar Erkan için aynı işin yapılması, çok sevdiği Çoban Mehmet’i her fırsatta yanına çağ?ırması, bazı güreş karşılaşmalarını izlemesi gibi sınırlı etkinlikler sözkonusudur.

Güreşi çok sevdiği ve fırsat buldukça kendisinin de yaptığı bilinir. Bunun askerlikle doğal bağı nedeniyle binicilik ilgisi de açıktır. Florya’da yüzme ve kürek çekme gibi kişisel spor çalışmaları da vardır. Bunlara başka işler de eklenebilir ama hiçbiri sporla yakından ilgilendiği gibi bir noktaya götürmez bizi. Nitekim bu konudaki kitapların sayfa sayılarının ancak yüzde onluk bölümünde sporla ilgili bir şeylerden sözedilir, üsttarafı Atatürk’ün hayatıyla ilgili geliş?melerdir.

Gerçekte Atatürk’ün sporla pek ilgilenemeyişinin yadırganacak bir tarafı yok. Çünkü yeni bir devletin kurulma aşamasında yaşanan sorun ve sıkıntılar o kadar büyüktür ki, milletin yiyecek ekmek bulamadığı bir dönemde eğlenceye yönelmek gibi görülebilir sportif çalışmalar...

Bu yüzden olağan kuruluş çalışmaları dışında bu işe daha geniş bir zaman ayrılması için 1930’ları beklemek gerekir. Bu dönemde başlatılan birtakım çalış?maların içinde sporla ilgili gelişmeler de olur. 1936 Spor Kurumu Yasası, 1938 Beden Terbiyesi Yasası bunlar arasındadır. Daha öncesinde 1924 Köy Yasası ve 1930 Belediye Yasasında spora belli bir yer verilir... Bütün bu çalışmalar içinde en ilginç olanı, yeni kurulan Güneş Kulübü’nün durumudur.

 

Bir kulübün taraftarı olabilir miydi?

Atatürk’ün hangi spor kulübümüzün taraftarı olduğu, bu alandaki ciddiyetten uzak birtakım tartışmalara konu edilmiş?tir. Ulusun önderi durumundaki kişinin bütün kulüplere aynı mesafede durmaya özen göstereceği açıktır.

Atatürk’ün çeşitli nedenlerle şu ya da bu kulübe yakın göründüğü durumlar olabilmiş?tir. Örneğin, Kurtuluş Savaşı öncesinde Beşiktaş’taki evinden Siyah Beyazlı sporcuların 56’nın Bahçesi denilen alanda yaptıklarını sevinçle izlemiş, onlara iltifat etmiştir.

1932 yılında Fenerbahçe kulübü yandığında açılan yardım kampanyasına 500 lira bağışta bulunmuştur. 1930 ve 1932’de Galatasaray Lisesi’ni ziyaret etmiş, aynı bünyede bulunan spor kulübüyle de ilgilenmiştir. İzmir’de de başta Karşıyaka olmak üzere kulüpleri ziyaret etmiştir.

Bunların yanında Atatürk çeşitli tarihlerde pek çok spor kulübümüze ziyaretlerde bulunmuş, özel sohbetlerde herhangi bir kulübü tuttuğu izlenimi oluşturabilecek sözler etmiştir. Bütün bunlardan bir anlam çıkarıp onu kendi taraftarı ilan etme çabası, boşuna yorgunluktur.

Bu tür olağan sayılabilecek birtakım durumlar alabildiğine abartılırken, asıl üzerinde durulması gereken konu olan ve Atatürk’ün tutmaktan da öte kurulmasına yardım edip gelişmesini adım adım izlediği Güneş Kulübü’yle ilgili gerçeklerin pek gündeme gelmeyişi bir yana, bunların üzerinin örtülmesi çabası da çok belirgindir.

1930’lu yıllar geleceğin Türkiye’sinin şekillenmesi için çok önemli adımların atıldığı bir dönemdir. Başta eğitim ve üniversite reformu ile Tarih ve Güneş Dil Teorileri gibi iddialı büyük dönüşüm projeleri bu yıl yürürlüğe girmiştir. O güne değin eskinin tasfiyesi ile uğraşan cumhuriyet yönetimi, o dönemde ülkenin kültürel, siyasal ve toplumsal yenilenme çalışmalarına hız verecektir. Güneş de bu işin bir parçasıdır.

Güneş Kulübü’nün de o günlerde kurulmuş olması, asla raslantı değildir.

Kulübün başında, Atatürk’ün Başyaveri Cevat Abbas’ın bulunmasının raslantı olamayacağı gibi... Neresinden bakılırsa bakılsın Güneş’in durumu açıktır ama bunun sürekli gündem dışında kalışı ilginçtir. Bir yanda Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş gibi belli bir toplumsal tabanı bulunan, çeyrek yüzyıllık geçmişe ulaşmış kulüpler dururken Güneş’in onları geride bırakacak bir gelişim göstermesi elbette ki manidardır. Ancak Güneş’in gerekli toplumsal tabanı edinemeyişi de sorun olacaktır.

 

Çok özel bir kulüp!

Kulüp bugüne değin nereden sağlandığı belgelere dayanılarak ispatlanamamıx olsa da, o günlerde hiçbir benzer kuruluşun rüyasını bile göremeyeceği maddi olanaklara sahipti. Büyük bir olasılıkla devlet tarafından sağlanmış olan bu kaynaklar ile Güneş Kulübü Taksim’de 5 katlı çok şık bir lokale, yine oradaki tenis kortlarına ve İstinye’de su sporları tesislerine kavuştu...

Ayrıca yüksek transfer bedelleri ödenerek ya da o günlerde hiçbir kulübün bulunamayacağı vaatlerle en iyi oyuncular alındı.

Kısacası Güneş özel bir kulüptü. Belli ki kendisinden beklenen çok şey vardı. Bu yüzden de usule aykırı bir şekilde birinci kümeye alındı. Ligde oynadığı maçlarda belirli oranda kayırıldı. 1937 yılında averaj hesabı yapılması gerektiğinde yönetmelik Güneş’in lehine yeniden düzenlendi ve şampiyon ilan edildi.

Kulübün kurulus? yıllarında Galatasaray’da yas?anan birtakım sıkıntılar da Günes?’le ilgili gerçeklerin anlas?ılmasını zorlas?tırdı. I?ç çekis?meler sonrasında önemli sayıda üyenin kulüpten ayrılarak Günes?’e geçmesi de, dikkatlerin bas?ka noktalara çekilmesini sag?ladı.

Zaten bir bütün olarak bu iş?in Galatasaray’a ciddi zararı oldu. Sarı Kırmızılılar 1931’den 1948’e kadar şampiyonluk yüzü göremedi. Kuruluşundan bu yıllara kadar üçer yıl üstüste olmak üzere çok sayıda şampiyonluk kazanmış kulübün bu durumunda Güneş etkisi çok açıktır.

 

Osmanlıcı müdüre tepki

Bu noktada Spor Tarihi Araştırmacısı Melih Şabanoğlu arkadaşımız tarafından gündeme getirilen bir durum da Atatürk’ün 1932 yılında Galatasaray Lisesi’ni ziyareti sırasında, o dönemde hem lise müdürü hem de kulüp bas?kanı olan Fethi İsfendiyaroğlu’nun ‘Osmanlıcı’ tavrından duyduğu rahatsızlıkla ilgili birtakım gelişmelerin yaşandığıdır. Bu iddiaya göre Atatürk sözkonusu ziyaretten öfkeli ayrılmış ve kısa bir süre sonra da İsfendiyaroğlu, görevinden alınmıştır.

Aslında Atatürk’ün modern Türkiye’nin kuruluşuyla ilgili işbirliği yapacağı kuruluşlardan birinin Galatasaray Lisesi olması, akla uygundur. Ancak işin içine böyle Osmanlıcı müdürler falan girdiğinde durum değişmekte, başka işler yapılması gerekli olmaktadır. Güneş’in ortaya çıkmasında bu tür gelişmelerin de etkili olduğu düşünülebilir.

Aslında Güneş, daha geniş bir proje kulübüdür. Spor ve futbol işin sadece bir boyutudur. Güneş Kulübü’nün çatısı altında ya da organizasyonuyla konserler ve konferanslar düzenlenir, değişik yarışma ve sosyal etkinlikler gösterilir. Atatürk de bunları yakından izler.

Bunların bazıları radyolardan canlı olarak ülkeye yayımlanır. Çocuklar için filmler çektirilip yayınlar yapılır. Siyasal ve kültürel yayınlara destek olunur. Atatürk İstanbul’da olduğu değişik zamanlarda kulübü ziyaret eder hatta bazı görüşmelerini bu kulüpte yapar. Kulübün şeref defterini imzalar ve bu durum kulüp yöneticileri tarafından ‘Güneşliler Bayramı’ olarak ilan edilir. Kulübün birçok etkinliği, bizzat Atatürk tarafından gönderilen kutlama mesajlarıyla teşvik edilir, onurlandırılır.

Kısacası Güneş ile Atatürk arasındaki ilişki, çok farklı bir çizgide yürümüştür. Güneş, arkasına aldığı siyasal destekle bir dönem fırtına gibi esti. Atatürk’ün bu dünyadan ayrılmasıyla birlikte Güneş, kaderi tamamen ona bağlıymışçasına sahneden çekildi. Toplumsal bir dayanağının olmadığı da bu noktada görüldü.

Güneş Kulübü’yle ilgili gerçekleri en açık biçimde Prof. Dr. Kurthan Fişek yazdı. Ona göre Güneş doğrudan doğruya Atatürk’ün takımıydı ve 11 Kasım günü kapısına kilit vurulması da bunun çok açık bir kanıtıydı. Kulübün kapanması yolundaki gelişmeler Atatürk’ün hastalığıyla paralel bir seyir göstermişti. Yani 1938 yazından itibaren bu yolda belirtiler ortaya çıkmıştı.

Günesşn bu durumunda, İsmet İnönü’nün konuya pek sıcak bakmayışının da belli bir payının bulunduğu açıktır. Güneş’i Atatürk’le birlikte destekleyen öteki önemli kişi Celal Bayar’dır. Bunun, İsmet İnönü ile Celal Bayar arasındaki anlaşmazlık konularından biri olduğu da bazı kaynaklarda belirtilir. Dolayısıyla Atatürk’ün ardından İnönü’nün cumhurbaşkanı seçilmesi, Güneş için iyi olmayacaktır.

Gerçi Fenerbahçe’nin 1934’te Şükrü Saracoğlu’nu başkanlığa getirmesi, Galatasaray ve Beşiktaş’ın da benzer doğrultuda, günün gelis?melerini iyi değerlendiren hamleler yapmaları gibi durumlar da sözkonusuydu. Yani bugün çok yakındıg?ımız konulardan biri olan siyasetin spora karışması, o dönemde çok daha ileri noktalardaydı demek mümkündür.

Bütün bunlar nedeniyle Atatürk ve Güneş Kulübü başlıklı bir akademik çalışmaya ne kadar ihtiyaç olduğu gün gibi ortada. Belki yapılmıştır, bizim haberimiz yoktur, bu yazı sayesinde öğrenebiliriz.

NOT: Spor Tarihi Araştırmacısı Mehmet Şenol arkadaşımızın Gayriresmi Futbol Tarihi (Mundi Yayınları, İstanbul Kasım 2020) adlı kitabı, bugüne kadar Güneş Kulübü’nün yukarıda anlatılmaya çalışılan durumlarıyla ilgili en geniş bilgileri ve analizleri içeriyor. Arkadaşımıza bunun için buradan teşekkürü borç biliyorum.    

Etiketler: sporvitrini.com, Ahmet Çakır, spor, Atatürk, futbol